World Glaucoma Week | Dünya Glokom Haftası - Logo
Dünya Glokom Haftası

Dünya Glokom Haftasi

Dünya Glokom haftası her yıl mart ayında toplumda “glokom” hastalığı farkındalığını artırmak amacıyla yapılmaktadır ve bu sene 7-13 Mart 2021 tarihleri arasında düzenlenmiştir. Amaç bu önemli toplum sağlığı sorununa dikkat çekmek ve özellikle risk altında olan bireylerin düzenli göz muayenesine gitmelerini sağlamaktır. Çoğu zaman hiçbir belirti vermeyen glokom hastalığının en önemli etkeni göz tansiyonu (göz içi basıncı) yüksekliğidir. Tedavi edilmediğinde veya geç tanı aldığında görme alanında ileri kayıplar, hatta körlükle sonuçlanmaktadır.

GLOKOM “GÖZÜN SESSİZ HIRSIZI”

Glokom ya da halk arasında bilinen adıyla “göz tansiyonu hastalığı” günümüzde önemli bir sağlık sorundur.  Glokom hastalığı dünyada körlüğün katarakttan sonra ikinci sıradaki nedenidir. Bugün dünyada (2020 itibarıyla) 80 milyon, ülkemizde tahminen 500 bin glokom hastası bulunmaktadır. Görme sinirinde hasarlanmaya ve görme kaybına yol açan glokomun en önemli nedeni göz küresi içindeki sıvının basıncının (göz tansiyonunun) yüksek olmasıdır.

Glokom hastalığı “gözün sessiz hırsızı” diye de anılmaktadır. Bu kadar yaygın bir hastalık olmasına rağmen hastaların çoğu hastalığından habersizdir. Bunun nedeni de zannedilenin aksine hiçbir öncü belirtisinin olmaması ve ileri evrelere varmadıkça hastanın hissedebileceği belirtilerin bulunmamasıdır. Hastalık başlangıcında önce çevresel görmede zayıflama olurken ilerleyen evrelerde hem yakın hem uzak görmeyi etkileyen görme kaybı olur ve hastalık tedavi edilmezse körlükle sonuçlanır.

Glokom bebeklerden yaşlılara kadar her yaşta kişiyi etkileyebilse de en büyük risk altındaki grup 40 yaş üzerinde ve ailede glokom hastalığı hikayesi bulunan bireylerdir. En sık görülen glokom formu olan prime açık açılı glokom özellikle birinci derecede akrabalarında glokom hastalığı bulunanlarda yaklaşık 4-6 kat daha fazla görülmektedir. Bunun dışında önceden gözüne darbe almış kişiler, gözlük numarası yüksek olanlar (yüksek miyop ve hipermetroplar), uzun süreli kortizonlu göz damlası kullananlar ve migren hastalığı olanlarda glokom hastalığı daha sık görülmektedir. Ayrıca kontrolsuz göz içi iltihap (üveit) durumunda, ihmal olmuş diabete bağlı retinopati hastaları ve retinada venöz tıkanıklıklarında inatçı glokom formları (sekonder glokom) görülebilir. Vücut tansiyonu ile göz tansiyonu arasında doğrudan bir ilişki olmamakla beraber yüksek veya düşük vücut tansiyonu glokom hastalarında görme sinirinin beslenmesini bozarak hastalığa olumsuz yönde etki eder.

Glokomun nedeninin göz içi sıvısının dışarı atılmasındaki bir soruna bağlı göz içi basıncının (göz tansiyonu) yükselmesi olduğu söylenebilir. Göz tansiyonunun toplumda ortalama değeri 16 mmHg olup genelde 10-21 mmHg arası normal aralık olarak kabul edilir. Ancak glokom hastalığı eskiden bilinenin aksine mutlaka göz tansiyonunun yükselmesini gerektirmemektedir; bazen fizyolojik yani normal kabul edilen düzeylerde de (örneğin 18 mmHg) görme siniri hasarlanabilmektedir. Bunun nedeni görme siniri hasarının farklı insanlarda farklı basınç düzeylerinde meydana gelebilmesidir. Bu nedenle göz tansiyonu düşük bulunan kişinin detaylı göz muayenesi yapılmadan glokom olmadığını söylemek mümkün değildir.  İlginç olarak bazı bireylerde de göz tansiyonu ömür boyu hafifçe yüksek seyretmesine rağmen (örneğin 24-25 mmHg) görme siniri hasarı ve glokom tablosu oluşmaz. Bu sebeple her göz tansiyonu yükselen kişiye de tüm tetkiklerden yapılmadan glokom tanısı konulmamalıdır.

Glokom tanısı detaylı bir göz muayenesi ile konulabilir. Göz tansiyonu ölçümü yanı sıra kornea kalınlığı ölçümü, biyomikroskopla muayene, ön kamara açısının muayenesi ve göz bebeği genişletilerek göz dibi muayenesi standart olarak yapılmalıdır. Ayrıca glokom şüphesi duyulan bireylerde tanıyı kesinleştirmek için optik koherens tomografi (OCT) yöntemi ile retina sinir lifi kalınlığı muayenesi ve bilgisayarlı görme alanı muayeneleri gibi ileri tetkiklerin de yapılması gereklidir.

Glokom tedavisi olan bir hastalıktır.

Tedavide amaç ilerleyici olan bu hastalığın durdurulması ve körlüğün engellenmesidir. Hastalık ne kadar erken teşhis alır ve tedaviye ne kadar erken başlanırsa başarı şansı o kadar yüksektir. Tedavi göz tansiyonu düşürücü damlalar, göz tansiyonu düşürücü laser uygulamaları ve bazı durumlarda da göz tansiyonu düşürücü ameliyatlarla yapılmaktadır.

Tedavi en sık olarak göz tansiyonu düşürücü damlalar ile yapılmaktadır. Bu damlaların doktor aksini söylemedikçe ömür boyu düzenli ve belirli saat aralıklarıyla kullanılması gerekmektedir. Bazı hastalarda tek bir ilaç yeterli gelirken hastaların yarısından fazlasında 2 veya üç çeşit göz damlası kullanmak gerekmektedir. Göz tansiyonu düşüren bu göz damlalarını kullanan hastalarımızda bazen hemen bazen de birkaç yıl içinde gözlerde kuruluk ve allerji gibi ilacın düzenli kullanılmasını engelleyen yan etkiler ortaya çıkabilir. Bunun en önemli nedeni göz damlalarının içinde prezervan denilen koruyucu maddelerinin bulunmasıdır. Kısa süreli kullanımda bir sorun oluşmazken, koruyucular uzun vadede gözde kuruluğa yol açabilir ve buna bağlı kızarıklık-yaşarma-yanma-yabancı cisim hissi gibi belirtiler ortaya çıkar. Ayrıca göz damlalarının bazıları sistemik dolaşıma karışarak özellikle yaşlı hastalarda nabız sayısında azalma, vücut tansiyonunda düşme, astım ve KOAH hastalarında nefes darlığı gibi yan etkiler de görülebilir.

Alternatif olarak göz tansiyonu düşürmeye yönelik lazer uygulamaları da mevcuttur. Bunlardan en yaygını SLT yani “selektif laser trabeküloplasti” yöntemdir. Açık açılı glokom grubunda uygulanan bu yöntem en sık olarak birkaç çeşit göz tansiyonu damlasına rağmen göz tansiyonu hala yüksek olan hastalarımızda uygulanmaktadır. Ayrıca SLT tedavisi göz tansiyon düşüren damlaları kullanamayan veya kullanmak istemeyen hastalarda “primer” yani ilk tedavi olarak da uygulanabilir. SLT yönteminin etkinliği ortalama 2 yıl olup tedaviye yanıt süresi 1-4 yıl arasında değişebilir; gereğinde tekrar uygulanabilir. 

Dar açılı glokomu olan hastalarımızda ise eğer hastamız hastalığın erken dönemlerinde ise iris tabakası üzerine “laser iridotomi” yöntemi uygulanabilir. Bu yöntem hem uzun vadede göz tansiyonunun kontrolüne katkıda bulunabilirken esas olarak ani “göz tansiyonu krizi” diye tarif edebileceğimiz ani ve çok şiddetli göz tansiyonu yükselmesiyle ortaya çıkan tehlikeli tablonun görülmesini önler.

Eğer takiplerde göz tansiyonu ilaçla veya lazerle yeterince kontrol altında değilse ve testlerde ilerleme olduğu görülürse hastaya göz tansiyonu düşürücü ameliyat önerebilir. Göz tansiyonu düşürücü ameliyatlar klasik fistül cerrahileri (trabekülektomi) olabildiği gibi fazla göz içi sıvısının dışarıya atılması için göze tüp veya valf (seton) yerleştirilmesi gerekebilir. Genellikle ilk tercih trabekülektomi ameliyatı olup başarı oranı yüksektir. Ancak bazı dirençli olgularda ameliyat başarısı yıllar içinde azalabilir, tekrar ameliyat gerekebilir, bu gibi durumlarda seton veya valf cerrahisi tercih edilebilir. Üveit, travma ve diabete bağlı neovasküler (yeniden damarlanma) durumunda seton ameliyatları ilk tercih de olabilir.

Glokom tedavisinde dünyada en güncel yaklaşım “minimal invaziv glokom cerrahisi” (MIGS) uygulamalarıdır. Burada hedeflenen glokom hastalığının erken dönemlerinde lazer ve/veya çok küçük kesiden gözün açı bölgesine yerleştirilen özel implantlarla (iStent, Hydrus, Preserflo, Xen) göz tansiyonunun kontrol altına alınması ve göz tansiyonu damlalarına olan gereksinimi azaltmaktır. Minimal invaziv cerrahiler katarakt ameliyatı ile birlikte veya tek başına da uygulanabilir. Bu yöntemler arasında göz tansiyonu düşürmede en etkili olanı “jel implant” yöntemidir.  İlk olarak ABD ve Avrupa ülkelerinde uygulanmaya başlanmış, avantajları nedeniyle hızla popüler hale gelmiştir. Bu yöntemde göze yaklaşık bir saç teli kalınlığında, kollajen türevi yapıda yumuşak bir implant yerleştirilmektedir. Bu implant kendiliğinden kapanan çok küçük bir kesiden özel enjektörü vasıtasıyla göze yerleştirilmektedir. Özellikle çok sayıda göz tansiyonu damlalarının yan etkiler nedeniyle  tolere edilemediği durumlarda tercih edilmektedir ve güvenilirlik profili yüksektir.

Dirençli ve uygulanan tüm tedavilere yanıtsız kalmış, görme potansiyeli kısıtlı glokom hastalarımızda göz tansiyonunu düşürmek ve ağrıyı gidermek için göz içi sıvısını salgılayan silier cisim bölgesine diod laser ile tedavi uygulanabilir (siklofotokoagulasyon). Bu uygulama genellikle ameliyat yöntemlerinden faydalanmayan veya faydalanmayacağı düşünülen çok ileri vakalarda kullanılmaktadır.